Türkiye'nin ihracat stratejileri son yıllarda önemli değişimler geçirdi. Klasik ekonomik kalkınma anlatısının temelini oluşturan endüstrileşme stratejileri, bireylerin hayatını sarsmaya başladı. Sanayi üretimi, ekonomik büyümeyi getirmiyor. İstihdam sağlama ve artı değerin yayılması konusunda çıkmaza girildiği görülüyor.
Uzun yıllar önce ihraç temelli büyümeyi benimseyen Türkiye, istihdam boyutunda benzer ülkelerle karşılaştırıldığında daha iyi bir direnç gösterdi. İhracat, yerli üretimin artmasını ve yeni iş imkanlarının doğmasını sağlarken, teorinin dinamikleri artık eskisi gibi işlemiyor.
İhracat yapan firmalar, üretim kapasitelerini artırarak daha fazla işçi istihdam eder. Bu durum, işsizlik oranlarının düşmesine ve halkın refah seviyesinin yükselmesine katkı sağlar. Ancak, hem talep tarafındaki durağanlaşma hem de teknolojik değişim, yapıyı sarstı.
Teorideki her bir adımın yeni ekonomik düzende yeniden tanımlanması, 1980’li yıllardan itibaren benimsediğimiz primitif ihracat temelli büyüme stratejisini de olumsuz etkiledi. Mal ihracatımız uzun süredir artış hızını kaybetti ve 2020’li yıllarda da benzer bir patinaj yaşanıyor.
İhracatçılar, aşırı değerli Türk Lirası ve yükselen maliyetler gibi sorunlarla karşı karşıya. Avrupa'nın durumu, ana ihraç pazarımızın belirleyici halkası. Ticari bloklar ve devletler arası mücadele, yeni fırsatlar sunabilir.
Küreselleşme olgusundaki değişiklikler göz ardı edilemez. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) 2024 raporuna göre, dünya mal ihracatının değeri 2023 yılında yüzde 2,3 oranında arttı. Ancak, hâlâ 2022 değerinin altında kalıyor.
Hizmet ihracatının getirisi, günümüzde ana gündem haline geldi. 2023 yılında hizmet ticareti reel olarak yüzde 5 büyüdü. Gelişmekte olan ekonomiler, hizmet ihracatlarının neredeyse yarısını bilgi yoğun hizmetlerden elde etti.
Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ilk 5 ülke, küresel hizmet ihracatının yüzde 17'sini gerçekleştiriyor. Salgın sırasında seyahat ve ulaşım sektörleri ciddi şekilde etkilendi, ancak telekomünikasyon bazlı hizmetler yükselişe geçti.
Küresel değer zincirlerinde yer edinmek, sanayileşmeye giden baskın yol gibi görünüyordu. Ancak, birçok gelişmekte olan ülkede imalat alanında istihdam azalma eğiliminde. Bu durum, geleneksel imalat odaklı ihracat modelinin açmazlarını gösteriyor.
Türkiye gibi ülkelerin, mevcut düzenlerini korumaları için sübvansiyonlarını gözden geçirmesi şart. Ulusal şampiyonlar yaratmadan küresel ölçekte ekonomik performans göstermek zorlaşıyor.
Markalar, özgün tasarımlar ve patentli teknolojilerle küresel değer zincirlerindeki pozisyonlarını belirliyor. 'Fabrikasız üretim' modelleri, üretim sürecine doğrudan sahip olmayan firmaların faaliyet gösterdiği bir yapıya dönüşüyor.
Gelişmiş ülkeler için büyümenin yeni motoru dijital hizmetlere yapılan yatırımlar, sürdürülebilirlik açısından izlenmeli. Asya'daki gelişmekte olan ekonomiler, hizmet ticaretindeki paylarını artırarak bilgi yoğun hizmetlere yöneliyor.
Gümrük tarifeleri, yalnızca mal ticaretine ilişkin. Dijital hizmetler ticaretinin güçlü bir büyüme trendi sergilemesi bekleniyor. Mal ticaretinin durgunluğu devam ederken, dijital hizmetlerin büyümesi, gelecekteki ticaret dinamiklerini şekillendirebilir.
Bu şartlar altında, Türkiye'nin ihracat stratejileri ve küresel ticaret dinamikleri, yeni fırsatlar ve zorluklarla şekillenecek. Ekonomik dönüşüm ve istihdam yaratma hedefleri, daha çeşitlendirilmiş stratejilerle desteklenmelidir.